Anne ile kız olarak düet Aletli Pilates dersi alan öğrencilerimizle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
Kız: “Annemle size geldiğimiz günden beri boyun ve bel ağrılarımız epey azaldı.”
Anne: “Hadi benim bel fıtığım var da, kızım senin bu yaşta nasıl boyun fıtığın oldu, biz senin yaşlarındayken sapasağlamdık.”
Kız sözü devralmadan önce, anne hararetle bize bakarak devam ediyor anlatmaya: “İnanır mısınız bu yaşta dizinde, boynunda, belinde sorun olan çok genç var. Kızımın arkadaşlarından biliyorum. Biz onların yaşlarındayken az iş yapmazdık. Ama hiçbir şey olmazdı. Hayret ediyorum, ne yapıyorlar da bu hale geliyorlar?”
Bunu artık sık sık duyar olduk. İnsanların 40-50 yaşlarından sonra yaşadıkları bel-boyun-diz problemlerine artık 20-30’lu yaşlarda da rastlanabiliyor. Aslında bunun çok basit bir sebebi var. O da değişen dünya ile birlikte ortaya çıkan yeni yaşam şekli.
Masa başında duruş bozukluklarına sebep olan Bilgisayarın ardından, tablet ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte, yan etkilerinden de zarar görmeye başladık. Bu konuda fizik tedaviye muhtaç olup, derman arayanlar da cabası.
Eskiden sohbet ederken birbirinin gözlerinin içine bakan insanlar; Şimdi? Sohbeti en bol masalarda bile herkes bir saat içerisinde en az 5-10 kere cep telefonunu eline alıyor. Çenenin göğüse yaklaştığı, servikal ve yer yer torakal omurların öne doğru büküldüğü ve omuz başlarının içe kıvrıldığı bir duruş ile sosyal medya hesaplarından gelen bildirimlerle haşır neşir olan insanlarımız…
Bir hareketi ne kadar çok yaparsanız, o hareket bedende o kadar çok kabul görmeye başlar. Bu ne demektir? Sürekli boynunuzu öne eğerseniz, bir süre sonra servikal omurlarınız C harfine benzeyen doğal eğrisini kaybederek I harfine benzeyerek düzleşmeye başlar. Omurganın bu yapısını alışkanlık haline getirdiğinizi düşünelim… Boyun omurlarınızda esnekliğini kaybetmiş gergin bir yapı ile bir adet boyun düzleşmesi kazanmış olursunuz.
Örneğin işi gereği bilgisayar başında çalışan öğrencilerimizin çoğu boyun ve sırt ağrıları yaşıyor. Derslerimizde bu ağrıları gidermek için özel bir çalışma programı uyguluyoruz. Ama bununla birlikte mutlaka öğrencilerimize bilgisayar ekranlarını göz hizasında tutmaları gerektiğini, her 20 dakikada bir 1-2 dakika kalkıp yürümeleri ve pozisyon değiştirmeleri gerektiğini ve mutlaka dik oturmaya çalışmaları gerektiğini öneriyoruz.
Buna dikkat eden öğrencilerimizin hem duruşlarındaki hem de yaşam kalitelerindeki değişiklik görülmeye değer! Öğrencinin bireysel çabası olmadan eğitmen mucize yaratamaz.
Örneğin öğrencinin omuzları öne düşükse, “bunu düzeltebilir misiniz” diye bize gelirse, evet biz bunu düzeltiriz. Düzenli Aletli Pilates dersleri ile omuzlarınız öne düşme eğiliminden vazgeçmeye ve geride durmaya başlar. Peki sonrası? Bireysel çaba yoksa,öğrenci günlük hayatında eski duruş alışkanlıklarını devam ettirip, omuzlarını geri yuvarlayarak dik durmaya çalışmazsa, düzenli Pilates yapmayı da bıraktığını varsayalım; bir süre sonra omuzlar yine eski pozisyonuna döner.
Boyun, bel, diz problemlerinin genç nesilde sık rastlanmaya başlanmasının bir diğer nedeni ise beslenme şekli. Yakın bir geçmişte ülkemiz GDO’lu ürünlerle sarsılmıştı hatırlarsanız. İçtiğimiz sudan tutun, pazardan aldığımız sebze ve meyvelere kadar vücudumuza aldığımız besinlerin ne kadarı organik? Kas ve kemiklerimizin ihtiyacı olan mineral ve vitaminlerin ne kadarını doğal gıdalarla alabiliyoruz? Sağlıklı yaşam için sağlıklı beslenme şart.
Sonra bir de hava kirliliği meselesi var. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanların soludukları havayı düşünün. Kalitesiz solunum bedenin yeterince oksijen alamamasına neden olur. Beden gerekli oksijeni alamazsa, ortaya çıkan eklem ve kas rahatsızlıklarını bir düşünün. Sonra günlük hayatta ne kadar kısa, küçük nefesler aldığınızın farkında mısınız? Hiç arada içinize derin derin birkaç nefes çekiyor musunuz?
Bir süre sonra ise boynunuz ve oradan ensenize, omuzlarınıza ve kürek kemiklerinize doğru yayılan bir ağrı ile tanışırsınız. Alışkanlıklarınızdan vazgeçmedikçe bu ağrılar sizde kronikleşir ve duruş bozukluğu artık sizin normal duruşunuz haline gelir. Beden buna ne yazık ki adapte olur.
İlkokul çağındaki gencecik çocukların ellerinde şimdiden tablet var. Bakın restoranlardaki aile masalarına. Çocuklar tablet ve akıllı telefonlarla susturulmuş vaziyetteler. Başları öne eğik, dizlerinin üzerindeki oyunlara konsantre olmuşlar. Dakikalarca ve bıraksanız saatlerce bu pozisyonlarda kalıyorlar. Oysa eskiden ebeveynler için daha yorucu olsa da çocuklar için daha sağlıklı olan bir yöntem vardı. Restoranlarda, varsa çocuk parkında oynamak ya da iki de bir de masadan ayrılıp diğer masaların arasında koşuşturmak.
Şimdi ebeveynler rahat etti. Çocuklarsa omurga rahatsızlıklarına açık hale gelerek daha şimdiden sağlıksız yaşama adım attılar…
Sağlıklı Yaşam için Ne yapmalı?
Sağlıklı yaşam için Pilates duruş bozukluklarına, omurga problemlerine, bel-diz-boyun sorunlarına bir çaredir evet. Kaslarınızı hem güçlendirir hem de esnetir. Kan dolaşımınız artar, bütün hücreleriniz oksijenlenir. Ancak siz yaşam biçiminizi buna göre değiştirmedikçe tek başına Pilates’ten mucize beklemeyin.
Biz hep şunu söylüyoruz: Derslerde eğitmenlerimiz size emek veriyorlar, siz de bedeninize bu derslere gelerek yatırım yapıyorsunuz. Dersler dışında bizlerin önerilerini dikkate alarak sosyal çevreniz ve çalışma hayatınızda bir takım küçük farklar yaratmazsanız sizin de bizim de emeklerimiz boşa gider. Sözünü ettiğimiz küçük farklar için sadece minik dokunuşlar gerekli.
Eskiden ne teknoloji bu kadar ileriydi, ne besinler bu kadar katkı maddesi doluydu, ne de hava bu kadar kirliydi. Bu yüzden eskiden bedenler daha sağlıklı ve diriydi. Şimdi ise hep ek gıdalara, takviyelere ve müdahalelere ihtiyacımız var. Kısaca, eskiye nazaran şimdi sağlıklı yaşam için daha çok çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Hiç Karadeniz’de yaylaya çıktınız mı? Yaylada yaşayan insanları görseniz şaşarsınız. 80 yaşında bir kadın, 85 yaşındaki kocasıyla birlikte hayvancılık yaparak geçiniyor. Ve ikisi de dipçik gibiler. Akıllı telefonları, tabletleri, bilgisayarları yok. Yedikleri her şey kendi hayvanlarından ve bahçelerinden… Hava deseniz 10 numara 5 yıldız. Şehir havasından sonra oraya çıksanız, oksijenden bayılırsınız.
Ne yapalım? İşi gücü, telefonu tableti bırakıp yaylaya mı taşınalım? Hayır. Yaylayı ayağınıza getirin.
- Telefonlarınızın internet özelliğini sadece ihtiyacınız olduğunda aktifleştirin. Bütün teknolojik aletlerinizi hep göz hizasında kullanmaya gayret gösterin. Boynunuz düz olsun, eğilmesin. Diğer bir deyişle: Teknolojiye boyun eğmeyin 🙂 Bir yemeğe gittiğinizde, sohbet boyunca cep telefonunuzu çantanızdan hiç çıkartmayın. Eve dönünce bakarsınız. 2 Tweet eksik atsanız, masadaki yemeğin fotoğrafını İnstagram’da paylaşmazsanız, Facebook’ta bir arkadaşınızın yorumunu “like” etmezseniz ölmezsiniz.
- Aldığınız besinlere dikkat edin. Sağlıklı ve mümkün mertebe organik ürünler yemeye çalışın. Meyve yemeyi unutmayın. Kaslarınız için bu çok önemli.
- Yılda birkaç kez yaylaya çıkın. Mümkünse kalın. Olamıyorsa, haftasonları imkan buldukça oksijeni bol, havası temiz yakın yerlere gidin. İstanbul’da yaşayanlar adalara gidebilirler. O da olamıyorsa deniz kenarında yürüyün ve derin nefes alın.
- Bedenini keşfetmek isteyenler Pilates ile beden ruh ilişkisini sağlamlaştırabilir.. Bu mucizeyi yaşayanlar anlatıyor. Emin olabilirsiniz!
Leave a Reply